
*İstanbul u bilmeyen bir İstanbullu vardı salı günü sokaklarda.. Bir iş gününde vapur ile seyahat ne güzel diye başladı yolculuğu. Esen rüzgar ile deniz mavisi arasında dalıp gidiyordu. Deniz mavi mi demiştim, evet öyleydi ama yer yer pet şişeler görünüyordu, dolsun diye mi atılmıştı :P
*Sonra yanlış iskeleye demir attı İstanbulu bilmeyen İstanbullu, bir kaç kişiye sordu nasıl gidilir diye, her kafadan farklı bir ses çıkınca, son çareyi taksiye binmekte buldu :(
*Sonra ferman çıkarttı, tez İstanbul haritası alınıp odanın duvarına yapıştırılacaktı. Zaman, bu İstanbul kazanında kepçe misali dolaşma zamanıydı.Taksiye yatırım zamanı değildi. :))
Derken,
Salı gününü telafi etmek için koşturmakla geçti hafta.. Cuma günü mesai biter bitmez uzun zamandır gidip görmek için niyet edilen cami için çıktık yola. Bir çoklarının son durak yeri olmuştu çoktan, bizim için se kimbilir ne zaman?

Rükûa inmezse belin,vermeyi bilmezse elin, Hakkı incitirse dilin,dilim vardır nasıl dersin.
Cok guzel fotoraflamissin. Sonunda gidebilmenize sevindim. Izlenimlerinide alalım lütfen...
YanıtlaSilteşekkür ederim.. cep telefonuyla bu kadar oldu :)
YanıtlaSilizlenimlere gelince;niyet halismiş, heder olmamış emekleri, ellerine sağlık çok güzel olmuş hatta ;)